Kanove
La belle dame sans merci
[Verse 1: Surhay]
Ve yarın denen mefhum için şarabın her damlası
Yerküre omuzlarım da salınırken atlasım
Güneş söküp alır öyle tenimizden terimizi
Kağıttan gemimizin boş kalsın mavnası

Karanlığa biat eden kırık sokak lambasının
Altında yatarken ve kalmamışken kalkasım
İkinci el parkası ve arkasında bi' yırtıkla
Aşındırır devleti zerre yok utanması

Gök kubbeden ayaklarını sarkıtası gelirken
Hep başının en üstünde Vincent'in kargası
Düşlerinde hudutları silik bi' dünya haritası
Ve sağlam bi' daktilo mühim değil markası

Siktir edip her şeyi hep arar gerçeği
Sıtmalı düşünceler hiç belli değil menşei
Bi' silüet göverir menisküs rüyalarında
En gülünç yanı da onu hep gerçek sanması

[Verse 2: Kanove]
"La belle dame sans merci" lanetli su perisi
İzledim ormanımdan çekip gidenleri bi' an
Ve bende kalıcı değilim, hayatım acının iyiliği
Bi' kağıt bir kalemle kan yelerdim içine nehrin
Umutla çalkalanan dünyanın zehri şu sürünmeler
Akrebin kollarında küllenen
Dağında ölgün yüzüm
Dağıldı kuşlar gibi huzur adlı kusrun

Ne çekici ne beyaz, ne yaşıyo' ne ölü
Medusa yılanlarını katlettiğimin günü
Ki kal geldi döndüğümdür aylak bir şaman gibi
Orta Çağ'da yalnız dağlarında fani

Unuttuğum her bahçenin yapraklarında aklım
Bulutun şarkısıyla zihni bileklerime yardım
Kırılmıyor zamanın körpe tümevarımları
Tutunduğum her dala nefret duyan bir kader vardır