Aspova
Nasihat
(Burry Soprano)
Bir gemideyim, dümenim zamandan
Tayfamın ağzındaki zafer narası yalandan
Elinde başka bir şey kalmıyorsa yalandan
Göçüp gidince kemiklerini çakallar yalar da

Ses edemezsin hiç kimseye dönüp
Seni ağırlamak istemiyorsa hiçbir gönül
Gidecek tek yerin var toprağın dibi
Zifiri karanlıklarda ansızın kaybolur yönün

İki gözüm kapalı tutumlaz sözüm
Bunların hiçbiri yetmezmiş gibi titriyor dizim
Kar tanesi gibi gittikçe ufalır sesim
Arkamda bırakmamışım ne bir mektup ne bir resim

Daraldı aciz nefesim insanlar için ibretim
Şu anda ölümü gösteriyor hayatın ayyaş ibresi
Peşimden ağlayan kesim susun sesiniz gelmesin
Zamanı aşıp da boğmasın beni bir kaşıkta

Gemimin kalbine isabet eden toplar
En ince köşesini dahi ölüm soluğu yoklar
Bu aciz yakarıştan akıbetimi anlayan
Mürettebat ne yelken açar ne parçaları toplar
Sen de gönlüme bir nişan aldın
Gözlerinden anlaşılır oldu neşen artık
Aşkından leşe battım, dönüp güneşe baktım
Bulutlardan görünmez olacaktı o nerdeyse artık

Bu gemi ne fırtınaları talim etti sırtına
Kaptanı dahi onca yılda erişemedi sırrına
Hislerimi toplayıp giden o hırslı hırsıza
Baktıkça sövüyorum aynaların sırrına

Unutma, her insan ölmek için yaşar
Hayattayken ölümden kaçar
Ölümdeyken gönülde yaşar
Bu döngüden kurtulamaz naçar

Kimine azıktır aşk kimineyse yazık
Yazık olanlara besteler çalıp söylüyor sazım
Ve yıllardır kalemim böyle tutturuyor nazım
Ne var ki kalemden başkasına geçmiyor nazım

Muallaktayım, bir kısrak yarışında tayım
Önce seni kaybettim sonrasında haritayı
Mesafeler değil kavuşmaktır mühim olan
Bi boy farkı hiç kapanmayacak kadar uzaktayım

Lakin unutma her insan ölmek için yaşar
Ölmek istemiyorsan ölümsüz olabilmeyi başar
Düşme insanların gözlerinden aşağıya
Ancak böyle ulaşırsın asla varamadığın şafağa...
Sulhperver;

Yolum çok puslu
Çünkü beni benden alan yar sonsuzlukta
Gönlümü tarumar ediyor onsuz durmak
Benim gibi viraneleri zor susturmak

Susarsam depremler olur
Herşey dayanır da bir tek gönlüm yıkılır
Ölümü beklemekten ömrüm sıkılır
Nihayet sıram geldi; öldüm, sırıtın

Ağlamayın sevinin
Çünkü siz ağlarken vicdanımdan bulamıyorum evimi
Yaşlar değil, dualar ölünün yemidir
Ancak bu şekilde limanıma ulaştırabilirim gemimi

Boğuşuyorum boyumu aşan dalgalarla
Kurban olayım sende üstüme balgam atma
Vücut drencimi kaybettim
Boğulmama ramak kala
Erafımda pusuya yatan kargalar var

Her birisi ölümün peşinde
Maddiyat ehemmiyet taşır mı ölümün eşiğinde?
Dengesiziz sağa sola gidip geliyoruz
Çünkü her beşer sallanıyor ölümün beşiğinde
Bize, bizi bilen güç veriyor
Düşman bal diye zehir sunarken
Aşk bize cennet ırmaklarından litrelerce süt veriyor
Yaşam dediğin nedir? -Yalnızca üç periyot

Doğarsın, yaşarsın, ölürsün
Ölmeden ölenler aslında ölümsüzdür
Öfkeni çöpe at
Öldüğünde düşmanlarının bile ağlayacağı saflıkta bir ömür sürdür

Savaştan gayrı birşey görmesende
Karşılık beklemeden uhuvvet sun dünya pazarında
Aşıklar yalnızca sonsuzluktan haz alırlar
Bu yüzden aşıklar ya bu yüzden kazanırlar

Önlerine çıkan her imtihanı
Aşk, yanmaktır ve manen intihardır
Aşk ölebilmektir,görebilmektir
Duyabilmektir edilen binbir ahı

Hele ki benim gibi gafletteysen
Gafletimi affet hey sen
Gözlerin gözlerime ah bir değse
Unuturum geçmişi hayatımı mahvettiysen bile

Gönül, aşıkların evidir
Ve bu evi korumak için baş üstüne baş koyuyorum
Evine girip yaka paça kovulduğumdan beridir
Leş gibi aşk kokuyorum!