Yaşlı bir adam yaşardı hayatı ürkek
Bir de genç kadın vardı sevdiği adama hayran
Bir şekilde başlamıştı aşkları, sende yanlış bende doğru orası başka tartışılmaz
Yaşlı adamın mesleğiydi simyacıydı, genç kadın da yeni yetme bir yazardı
Gözlerinde her zaman bir heyecan, hislerinde bir tuhaflık, çok uzak 2 kent 2 masal
Senede çok da nadir olsa birleşirdi elleri, ayrı oldukları zaman genç kadında bir çelişki
Başka bir kadındı sanki başka bir zaman, başka aşkı vardı sanki başka başka kıvrılan
Neyse arada yollar olsa dahi hep yazardı genç kadın ve ihtiyar adam devamlı
Her zaman bir mektup içine tıkalı kaldı, tellerinde dolmayan gözü yaşlı aşkları
Uzun yıllar böyle sürdü gitti hiçbir şey değişmemişti kadının azalan mektubundan başka
Yaşlı adama malum oldu sanki, karşılıksız aşka kurban olmak belki bir tabuttan farksız
Son bir çare belki farklı bir düşünce belki son bir armağan belki son bir gayret verdi kararı
İhtiyar bir çıkar düşündü sonra aktı ilk damla kan sonra göz yaşı
Aldığı karara göre önce kendi kanındaki demiri bir şekilde ayrıştırıp ona bir yüzük yapacaktı. Yapabilrdi, çünkü simyacıydı ismini de koydu;
Kan Yüzüğü...
Kanda damla damla biriken naçizane bir demirdi, hasret içine aktı simsiyah bir zehirdi
Yıllar oldu, kurudu, bitkin düştü, caymadı, gözleri de söndü, hiç parıltı kalmadı
Her geçen bir yıl ondan aldı götürdü, onca yıl sonunda yüzük bitti bir de kendisi
Kanındandı, canındandı ibret olası, sonra kente gitti kadını bulmak için...
Sonra ne mi oldu? Yaşlı adam kadını buldu, yüzüğü uzattı, kadın şöyle bi baktı küçümserce, aniden elinin tersiyle reddetti, yüzük yere düştü, adam perişan...
Bitkin olan sanki bedeni değil de yüreğiydi bu öyküde böyle bitti
Mekanın cennet olsun Aziz Nesin!