Ağaçkakan
Mütemadiyen
Yudum yudum kanardı saçları ve kül kokardı mağarası
Tenini dağlayan o parmak izine zerre acımadı
Önce kesti dibini kanla doldurduğu tırnakları
Nasılsa kentte merhamet kurtarmıyor yabancıyı

Hatırlıyor özgürlük bulaşır dudaklarından
Şimdi yerine tebessüm yok ağaç kabuklarında
Anımsıyor telaşla yaklaşan farazi pergelin
En geniş açılarında gizlenmiş ölümlü sevenini

Toprak hiçbir zaman o günkünden soğuk olmadı
Ensesine batan dikenler tohumlar bırakmadı
Hektar hektar taraf taraf yarattığı
Bir gökyüzü o gün avuç içlerinden siyahtı

Boşluk hiç bu denli boş olmamıştı
Benim derimden parçalar bu denli soyulmamıştı
Topuklarımdan erozyonlar sarkıtmıştım sarmaşık gibi
Hiç bu denli oksijenden genzim yanmamıştı

Oysa en kurak iklimin yakamozunda
Tarladan koşup еvine gelen vеlet çığlığında
Ya da ağır hecelenen şiirin aromasında
Tarlalar yarattım yere çarpar kafatasımda

Kaybettim bu eşyanın uğrunu
Manidar ıslaklığın hiç bitmeyen fiyordunu
Garajdan çaldığım bu paslı levyenin yüzüne
Çarptığımda saniyede darmadağın oluşunu
Ve ben yüzümü ayın parlaklığına döndüm
Çünkü tarif edilemez yıkıntı yanı başımda böldü beni ikiye
Bağırsaklarımdan alıp çekmeye
İçimden çocuklar çıkartıp adını halık vermeye

Üstüme yakışmadı bu insan motifi kaybedilen bir mimikte tanıdım
İltihap toplayan apartmanların gece bekçisini
Cereyan yaptı kapat şu koleksiyonun ağzını
Pullar ve zarflar ve genelde kaybedilmiş adreslerde
Bekleyen gündüz postasını

Karşılardı müstahdem kılığında karanlık güz akşamı
Ben yatışıp savsak adımlarla arşınlayınca muhtaç
Caddelerde bir aşağı genelde hep yukarı
Voltalarla mekik dokudum iki tarihin arasında

Anladım şu hiç kaçınılmaz kasten
Çıktım yolculuklara oturduğum yerden
Buna binaen asparagas seyahatname her şeyi anlamana mı engel
Yalnızca çemberin teğetine çekilerek hiçbir şeye değdim ben
O kadar ki ağır aksak hafızama göre sıkıldım her şeyden mütemadiyen